TFF’nin Başlattığı Hakem-Bahis Soruşturmasının Uluslararası Örnekleri

Türkiye’de futbol gündemi, kısa süre önce Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Sayın İbrahim Hacıosmanoğlu’nun “571 hakemin 152’si aktif şekilde bahis oynuyor” açıklamasıyla sarsılmıştır[1]. Bu açıklama, tarafsız ve bağımsız olması gereken müsabaka hakemlerinin yönettiği maçların geçerliliğini sorgulatmıştır. TFF’nin bu konuda attığı somut adımların sonuca varmasını beklemekle birlikte konunun uluslararası örneklerini inceleyerek ülke futbolunda yaşanabilecek olası sonuçları değerlendireceğiz. 2000’lerden sonra dünya futbolunda pek çok ülkede hakemlerin karıştığı büyük bahis ve şike olayları ortaya çıkmıştır. Öyle ki 2009’da Avrupa’yı sarsan bir soruşturmada, 9 ülkeye yayılmış 200’e yakın maçta suç çetelerinin hakemleri, oyuncuları ve diğer yetkilileri milyonlarca avroluk bahis amacıyla manipüle ettiği belirlenmiştir[2]. Bu yazıda konuyu uluslararası örnekleriyle izah edeceğiz.
2004 – Portekiz: “Apito Dourado” (Altın Düdük) Skandalı
2004’te Portekiz’de patlayan Apito Dourado (Altın Düdük) soruşturması, Porto ve Boavista kulüp başkanlarının bazı hakemlere nakit para ve kıymetli hediye temini gibi teklifler içeren telefon konuşmalarını ortaya çıkardı[3]. Amaç, hakemleri “ağırlayarak” veya baskıyla kendi maçlarında lehlerine kararlar vermeye yönlendirmekti. Bu skandal doğrudan organize bir bahis çetesine dayanmıyor gibi görünse de hedef aynıydı: Hakemi etkileyip maç sonucunu menfaat karşılığı değiştirmek. Soruşturma sonucunda 2008 yılında Portekiz Futbol Ligi’nin “Apito Final” kararlarıyla ağır cezalar verildi:
- FC Porto: 6 puan silindi, kulübe 150 bin € para cezası verildi. Kulüp başkanı Pinto da Costa 2 yıl futboldan men cezası aldı. (UEFA da Porto’yu 2008-09 Şampiyonlar Ligi’nden men etmeye çalıştı ancak kulübün itirazı sonucu ceza kaldırıldı)[4][5].
- Boavista: Hakemlere rüşvet verip baskı yaptığı gerekçesiyle doğrudan küme düşürüldü ve 180 bin € para cezasına çarptırıldı[6].
- Hakemler & Yetkililer: Birden fazla hakeme yıllarca hak mahrumiyeti cezaları verildi; bazı alt lig hakemleri rüşvet aldıkları için mahkûmiyet aldı[7]. Dönemin Lig Başkanı Valentim Loureiro da yetkiyi kötüye kullanmaktan 3 yıl 2 ay ertelenmiş hapis cezası aldı[7].
Bu dosya, ilk kez bir büyük Avrupa kulübünün (Porto) hakem rüşveti nedeniyle Avrupa kupalarından men edilme tehlikesi yaşamasına sahne oldu[8]. O günden sonra UEFA, maç görevlilerini ve hakemlerini finansal açıdan çok daha sıkı bir şekilde kontrol altında tutmaya başladı.
2005 – Almanya: Robert Hoyzer Bahis Skandalı
2005’te Almanya, Robert Hoyzer adlı genç bir hakemin karıştığı büyük bir bahis skandalıyla çalkalandı. FIFA kokartlı hakem Hoyzer, Berlin merkezli Hırvat Sapina Kardeşler bahis çetesi ile çalışarak özellikle alt lig ve kupa maçlarında kasıtlı hatalar yaptığını itiraf etti[9]. Şema oldukça cüretkârdı: Hoyzer belirli maçlarda uydurma penaltılar verip haksız kırmızı kartlar çıkararak favori takımları oyundan düşürüyor, böylece bahis mafyasının yüksek oranlı kazançlar elde etmesini sağlıyordu[9]. Örneğin 21 Ağustos 2004’teki Paderborn–Hamburg Almanya Kupası maçında, Hamburg aleyhine çaldığı iki haksız penaltı ve gösterdiği kırmızı kart, zayıf Paderborn’un 4-2’lik sürpriz galibiyetine yol açtı[10]. Maçı izleyen bazı diğer hakemler bu performansı “normal değil” diye Alman Federasyonu’na rapor edince soruşturma başladı[11].
Hoyzer skandalı, Almanya’da İkinci Dünya Savaşı sonrası en büyük spor yolsuzluklarından biri olarak görüldü. Soruşturma sonunda verilen cezalar ise emsal niteliğindeydi:
- Robert Hoyzer futboldan ömür boyu men cezası aldı ve dolandırıcılık suçundan 2 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldı[12]. Bir diğer hakem Dominik Marks da ömür boyu men cezası alıp 1 yıl 6 ay hapisle hüküm giydi[12].
- Bahis şebekesinin Hırvat üyeleri, şikeye karışmaktan 2 ila 3 yıl arası hapis cezaları aldılar[13].
- Alman Futbol Federasyonu (DFB), etkilenen bazı alt lig maçlarını tekrar oynattı, Hoyzer’in verdiği haksız kırmızı kartları iptal etti ve Hamburg kulübüne uğradığı zarar için tazminat ödedi[14].
Skandal sonrası Almanya Futbol Federasyonu, hakemlik sisteminde kapsamlı reformlara gitti. Hakemlerin finansal ilişkileri ve olası çıkar bağlantıları mercek altına alındı; Sportradar gibi bağımsız veri analiz şirketleriyle şüpheli bahis hareketlerini gerçek zamanlı izleyen bir alarm sistemi kuruldu[15]. Nitekim Hoyzer olayı, dünya futbolunda bir dönüm noktası sayılır: İlk kez üst düzey bir hakem, maç sonucunu etkilediğini kabul edip hapis cezası almış ve hakem manipülasyonu “disiplin ihlalinden” öte organize suç olarak ele alınmıştır[16].
2006 – İtalya: Calciopoli Hakem Atama Skandalı
2006’da ortaya çıkarılan Calciopoli skandalı, İtalya futbol tarihinin en sarsıcı olaylarından biridir. Bu olayda doğrudan bir bahis bağlantısı olmamasına karşın, Juventus başta olmak üzere bazı büyük kulüplerin yöneticilerinin hakem atama komitesine illegal şekilde nüfuz ederek kritik maçlara istedikleri hakemleri atattıkları ortaya çıktı[17][18]. Amaç, özellikle Juventus’un “kendilerine daha ılımlı bakan” hakemlerle maçlara çıkması ve tartışmalı anlarda avantaj sağlamasıydı. 2004-2006 sezonlarını kapsayan telefon dinlemeleri sonucunda skandal patlak verdi ve İtalyan Futbol Federasyonu tarihin en ağır cezalarını uyguladı:
- Juventus: 2004-05 sezonu şampiyonluğu tamamen iptal edildi (o yıl ligde herhangi bir kulüp şampiyon ilan edilmedi); 2005-06 şampiyonluğu ise Juventus’tan alınıp Inter’e verildi[19]. Juventus, lig sonuncusu ilan edilerek Serie B’ye düşürüldü ve bir sonraki sezona -9 puanla başlatıldı (ilk karar -30 puandı, itirazlarla önce -17’ye sonra -9’a indirildi)[19][20].
- Diğer Kulüpler: Fiorentina, Lazio, AC Milan ve Reggina kulüplerine puan silme cezaları verildi; bazıları 1 yıl Avrupa kupalarından men cezası ve seyircisiz maç oynama gibi ek yaptırımlar aldı[21].
- Hakemler & Yöneticiler: Hakem atama organizasyonunda adı geçen üst düzey hakem Massimo De Santis ve bazı hakem yöneticileri yıllarca men cezası aldı[22]. Juventus sportif direktörü Luciano Moggi gibi yöneticilere ise meslekten ömür boyu men ve 5 yıla kadar hapis cezaları verildi (Moggi ilk kararda 5 yıl 4 ay hapis aldı)[23]. Bu hapis cezalarının bir kısmı daha sonra temyiz veya zaman aşımı engeline takıldıysa da verilen ömür boyu men gibi futbol yasakları fiilen kariyerleri bitirdi[24].
Calciopoli olayı, hukuki açıdan önemli bir emsal oluşturdu: İtalyan savcılar doğrudan “bahis çetesiyle maç satın alma” kanıtı olmamasına rağmen, hakem atamalarını manipüle ederek sportif çıkar sağlama girişimini de şike kapsamında değerlendirdi[25]. Yani para trafiği net olmasa bile “tarafsızlığı zedeleme teşebbüsü” dahi en ağır ceza olan küme düşürmeyle karşılık buldu[26]. Nitekim sadece bu şüphe bile, İtalya’nın en büyük kulübünü Serie A şampiyonuyken alt lige yollamaya yetti. Bu yönüyle Calciopoli, kulüp yöneticilerinin hakem ilişkilerine dair “sıfır tolerans” yaklaşımının miladı sayılmaktadır.
2016 – Dünya Kupası Elemelerinde Tekrar Ettirilen Maç (Joseph Lamptey Vakası)
Kasım 2016’da oynanan Güney Afrika – Senegal 2018 Dünya Kupası eleme maçında yaşananlar, hakem şikesinin uluslararası düzeyde alabileceği en sert tepkiyi gözler önüne serdi. Karşılaşmanın Ganalı hakemi Joseph Odartei Lamptey, ceza sahasında Senegal’li oyuncunun dizinden seken topa asılsız bir “elle oynama” kararı vererek Güney Afrika lehine penaltı çaldı[27]. Güney Afrika bu penaltıyla maçı 2-1 kazandı. Ancak pozisyonun bariz bir kural hatası olması ve bahis piyasalarındaki anormal hareketlenmeler FIFA’yı alarma geçirdi[28]. Soruşturma sonucunda FIFA, Lamptey’nin maç sonucunu kasıtlı olarak ve bahis amacıyla manipüle ettiğini tespit etti[29]. Verilen cezalar ise tarihe geçti:
- Lamptey, ömür boyu men cezası alarak hakemlikten men edildi[30].
- FIFA, ilgili maçın “şikeye kurban gittiğini” ilan edip eleme grubunda eşi benzeri görülmemiş bir kararla maçı tamamen iptal ederek yeniden oynattı[30][31]. (Tekrarlanan maçı Senegal 2-0 kazanarak Dünya Kupası’na katılma hakkını elde etti.)
Bu vaka, uluslararası arenada bir hakemin maç sonucunu manipüle etmesinin sadece hakemin cezasıyla sınırlı kalmadığını, maçın sonucunun bile yok sayılabileceğini gösterdi[32]. FIFA, 2017’de Lamptey’nin itirazını reddeden Spor Tahkim Mahkemesi kararını yayınlayarak “futbolun bütünlüğünü korumak için bu tür manipülasyonlara sıfır tolerans” mesajı verdi[33]. Böylece hakem kaynaklı şikenin, ulusal olmaktan çıkıp uluslararası suç kategorisine alındığı güçlü bir şekilde vurgulandı.
2017-2019 – Belçika: “Operation Zero” (Temiz Eller) Skandalı
Son yıllarda hakem skandallarının devam ettiğine dair çarpıcı bir örnek de Belçika’dan geldi. 2017-2019 arasında Belçika futbolunda yürütülen “Operation Zero” (Temiz Eller) soruşturması, üst düzey hakemleri de içine alan geniş kapsamlı bir şike ve mali suçlar ağını ortaya çıkardı. Özellikle 2017-18 sezonunun sonunda bazı alt sıra kulüplerin ligden düşmemesi için kritik maçlarda hakemlere rüşvet verildiği iddiası gündeme geldi. Ekim 2018’de düzenlenen operasyonla 9 kişi tutuklandı; tutuklananlar arasında üst düzey bir hakem ve üç futbol menajeri de vardı[34]. Soruşturmada toplam 19 kişi hakkında şike ve kara para aklama suçlamalarıyla dava açıldı[34]. Belgeler, en az iki elit hakemin şike soruşturması kapsamında süresiz men cezası aldığını gösterdi[35]. Bu skandal sonucunda bazı kulüp yöneticileri de futboldan men edilip yargılanırken, Belçika Ligi itibarını korumak için geniş çaplı reformlara gitmek zorunda kaldı. Operation Zero, Avrupa futbolunda şikenin halen güncel bir tehdit olduğunu ve hakemlerin de bu yolsuzluklarda hedef olabildiğini hatırlatan yakın tarihli bir vakadır.
Sonuç ve Hukuki Değerlendirme
Yukarıdaki örnekler gösteriyor ki hakemlerin bahis veya şike bağlantısı sadece sportif etik ihlali olarak değil, ceza hukuku kapsamında bir suç olarak görülmektedir[36]. Hoyzer ve Lamptey gibi hakemler dolandırıcılık suçlamasıyla hapis cezası alırken, Juventus ve Boavista gibi kulüpler ligden düşme ve Avrupa’dan men cezalarıyla karşılaşmıştır. Yani yalnız hakemler değil, kulüp yöneticileri ve federasyon yetkilileri de bu tür skandallar nedeniyle ağır şekilde cezalandırılmaktadır[37]. Uluslararası düzeyde, bir hakemin sonucu manipüle ettiği tespit edildiğinde maçın tekrarı dahi mümkün olabilmektedir[30]. UEFA da benzer durumlarda kulüpleri Avrupa kupalarından men etme kararları almakta tereddüt göstermemiştir (örneğin UEFA, Porto dosyasında kulübü men etmeye çalışmıştır)[5][38].
Günümüzde FIFA ve UEFA “sıfır tolerans” politikası ile hareket ederek, tüm üye federasyonlarla iş birliği içinde gelişmiş bahis izleme sistemleri kurmuştur[39]. En ufak şüpheli bir oran hareketlenmesi veya hakemin finansal ilişki ihlali anında alarm oluşturmakta; “tarafsızlığın zedelenmesi” şüphesi bile hakemler ve ilgili kişiler için kariyer bitirici sonuçlar doğurabilmektedir[40]. Türkiye’de gündeme gelen bahis oynayan hakemler meselesinde de, bu uluslararası emsal örnekler ışığında hareket edilmesi son derece önemlidir. Futbolda adaletin ve rekabetin korunması, hakemlik müessesesinin şeffaflığı ve güvenilirliğinin sağlanması için hukuki süreçlerin titizlikle işletilmesi gerekmektedir.
Kaynaklar:
[1] [3] [4] [5] [6] [7] [8] [9] [10] [11] [12] [13] [14] [15] [16] [17] [18] [19] [20] [21] [22] [23] [24] [25] [26] [27] [28] [29] [30] [32] [36] [37] [38] [40] Futbolda bahis skandalı nereye varacak: Dünyadan örnekler ne diyor?
[2] [39] Europe hit by ‘biggest-ever’ match-fixing scandal | Sport betting | The Guardian
https://www.theguardian.com/sport/2009/nov/20/uefa-match-fixing-germany
[31] [33] FIFA says banned referee had six-year match-fixing history – ESPN
[34] [35] 9 arrests in Belgian football fraud, match-fixing scandal | AP News
